eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji
Ünal Özmen
ozmenu@gmail.com
Cüppeli imamla din dersine destek
10/04/2012

Cüppeli imamla din dersine destek

Hükümetin resmi yayın organı Star gazetesi geçen hafta Avrupa’da din eğitimi verilen Belçika, İngiltere, Hollanda, İspanya, Portekiz, İtalya, İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya, Yunanistan ve Avusturya’yı harita üzerinden göstererek şöyle bir manşet attı:  “Din eğitiminde nihayet dünyalı olduk”. Manşet, din eğitiminin zorunlu olmadığı Azerbaycan medyasına ait değil. İlk ve ortaöğretim okullarında din dersi zorunlu olan, 41 üniversitesinde ilahiyat fakültesi bulunan; 8 bin 696 Kuran kursunda 1 milyon 881 bin 637’si yaz dönemi,  297 bin 247 si uzun süreli, toplam 2 milyon 178 bin 884 çocuğun Kuran ezberlediği Türkiye’de yayın yapan bir gazeteye ait. (bilgi: DİB 2010) 

Haberde verilen bilgiler doğru; bu Avrupa ülkelerinin tümünde bir şekliyle din eğitimi veriliyor fakat buna rağmen öğrenciler okuldan çıktıktan sonra din yerine bilim yolunda yürümeyi tercih ediyorlar. Niçin? Çünkü haberde de dürüstçe belirtildiği gibi Avrupa’da din eğitimi “öğretmenler” tarafından değil din adamları tarafından veriliyor: Belçika’da Katolik okullarında, İngiltere’de dini gruplar, Hollanda’da din temsilcileri, İspanya’da ders seçmeli, Portekiz’de seçmeli, İtalya’da Katolik kilisesi, İsveç’te kilise, Norveç’te kültür dersi olarak, Danimarka’da liselerde bilgi olarak, Almanya’da kilise (öğrenci din dersine girmek istemeyebilir. Bu durumda okul yönetiminin belirlediği başka bir dersi almak zorunda olduğu için “zorunlu” sayılıyor), Yunanistan’da kilise ve Avusturya’da kilise.

Din, bilimmiş gibi sunulmamalı

Gördüğünüz gibi o ülkelerde din, bilim dersleri arasında bilimsel bir düşünceymiş gibi ele alınmıyor; modern eğitimin öğretmen olarak tanımladığı bir meslek sahibi tarafından bilimsel bilgilerin arasında verilmiyor. Öğrenci, dinin araştırmayla, incelemeyle, deneyle, gözlemle edinilmiş bir öğreti olmadığını henüz dersi veren kişinin statüsüne bakarak fark edebiliyor. Doğal olarak öğrenci, içine gireceği toplumla iletişim kurmada dine ihtiyaç duymuyor. Çünkü oradan aldığı bilgi-belge, ne özel sektörde ne de kamu sektöründe iş başvurusu bonservisi olarak değer görmüyor. Kısacası dini, bilimden ayrı bir dogma olduğunun bilincinde olarak lüzum görürse kendisi için kullanıyor.  

Bizde ise öyle değil, birincisi din adamı olarak yetişmiş kişiyi “öğretmen” markasıyla sınıfa sokup öğrencileri yanıltıyoruz: Din dersi hocasına dil bilgisi, sosyal bilgiler, devrim tarihi, felsefe gibi derslerin öğretmenlerine ait statüyü vererek din dersini de aynı konuma çekiyoruz. Bu hem bilime hem de dini görüşlere (Tanrı’ya) yapılmış büyük haksızlıktır. Bence her görüş kendi alanında kendi yöntemleriyle eğitim-öğretimini yapmalı; öğrenci dini görüşle bilimsel fikirlerin aynı şey olmadığını görmeli. Bu bakımdan, Caferi imam Bayram Dalga’nın konuk olarak çağırıldığı Turgutlu’nun Gazi İlköğretim Okulunda dini kıyafetle öğrencilerin karşısına çıkmasını sorun olarak görmüyorum; laboratuarda namaz kılmak gibi bir şey. İmam, dinin okula ait olmadığını göstermiş. Arzum, dinin kendi mekânına (medrese, Kuran kursu, cami, ev) çekilerek modern eğitime ayrılmış kaynakları tüketmeden kendi yağı ile kavrulmasıdır. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in çağırısına uyularak din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği bölümü de eğitim fakülteleri bünyesinden alınıp ilahiyat fakültelerine devredilmelidir. Öğretmenler de dersiyle birlikte okuldan ayrılmalı Diyanetin kadrosuna geçirilmelidir. (Okul, il ilçe müdürlükleri büyük oranda boşalır herhalde!)

Din eğitimi modern eğitim kurumlarının dışında verilmeli

Diyanet işleri Başkanlığı Kur’an Eğitim ve Öğretimine Yönelik Kurslar ile Öğrenci Yurt ve Pansiyonları Yönetmeliği yeni duruma uyarlandı. 7 Nisan tarihli Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelikle mülki amirin iznine tabi (zaten olmayan) MEB denetimi resmen kaldırıldı. MEB, ilköğretim düzeyindeki öğrenciler üzerindeki vesayet hakkını kullanıp güya okul dışında aldıkları eğitimi izliyordu. Sanırım dershanelerin denetiminden de çekilir. Açıkçası buna da itirazım yok. Diyanet İşleri Başkanlığı (bakanlığı mı desem) Milli Eğitim Bakanlığı dışında en az onun kadar büyük ve etkin bir eğitim örgütü. Bu durumda faaliyetinin başkası tarafından denetlenmesine karşı çıkması normal, eşyanın tabiatına uygun olmayan uygulama kalkmış oldu. Artık elma ile armudu ayırmak gerekiyor.    

Demek istediğim şu: Din, bilimle yarışmak istiyorsa yarışa kendi kulvarında, kendi kurallarıyla, kendi müfredatıyla modern eğitimin dışında ayrıca hazırlanmalı. Baskı yapmadan kıyafetini giymeye ikna edebilirse ne ala…


1548 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Ortaçağ'dan günümüze sınavlar - 15/05/2020
Galileo mu Sokrates mi?(!) - 01/05/2020
“Tabula rasa” - 24/04/2020
Eğitimi Wi-Fi’ye bağlamak - 17/04/2020
İnanmak kötü bir şeydir! - 11/04/2020
Okulun ihmal ettiği beceriler - 11/04/2020
Çocuklara felaketlerle mücadele eğitimi veriliyor mu? - 13/03/2020
"Başarısız" öğrenciler sınıfta kalsın mı geçsin mi? - 28/02/2020
Türkiye’nin Avrupa’ya gönderdiği öğretmen ve imamlar proselit mi ? - 23/02/2020
 Devamı