2023 EĞİTİM VİZYON BELGESİ’NE DAİR ELEŞTİREL PEDAGOJİ GÖRÜŞÜ
Ünal Özmen
ozmenu@gmail.com
AKP cumhurbaşkanı ile Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, hükümetlerinin 2023 Eğitim Vizyon Belgesini 23 Ekim 2018 günü açıkladı. İki bölümden oluşan belgenin 12 sayfalık ilk bölümü, bakanın “öz orası” dediği ve cumhurbaşkanının giriş konuşması dahil tamamı kendi kaleminden çıkma “Sözün Önü”, “2023 Eğitim Vizyonu Felsefesi” ve “Temel Politikamız”a ayrılmış. Metnin “İçerik” başlıklı ikinci bölümü ise eylemle ilgili.
Eğitim Vizyon Belgesi, bizimle aynı şeyi kastetmediğinden emin olduğumuz hükümetin başı dahil kimsenin başarılı bulmadığı eğitim konusunda toplumu beklentiye sevk etmeyi başardı. Aslında bunu sağlayan belge ve ardındaki siyasi güç değil, Ziya Selçuk ismiydi. İktidarın yakın gelecekte değişebileceğinden ümidini kesen toplum, 16 yılını heba eden hükümetin bir üyesinin planında değişim izi aramak durumunda kaldı.
Ziya Selçuk, zorunlu din dersi uygulamasının ortaya çıkardığı mağduriyete yanıt arayan “Din dersi zorunlu olmalı mı?” sorusuna, sanki bu ülkede din dersi zorunlu değilmiş gibi “Bir aile çocuğunun din dersi almasını istiyorsa bu niye tartışılsın ki!” yanıtıyla seçilmiş olmasa da oldukça işlevsel politik kurnazlığa sahip olduğunu kanıtladı. Bakanın politik öngörüsü, modern eğitimin tüm unsurlarını temizlemeden İslamcı hegemonyanın arşa erilmiş sayılmayacağının ve vaatlerinin sözde kalacağının da farkında olmasını sağlıyor. Bu nedenle “öz orası” diyerek dikkatimizi, piyasa kavramlarını pedagojikleştirerek sunduğu belgenin “içerik”ten ziyade “söz” bölümüne yönlendirmek istiyor. Satır aralarına gizlenmiş mesajlar atlandığında Vizyon Belgesi apolitik edebi bir metin olarak okunmuş olacak. Böylece, icraat yerine demagojinin bulanık sularına çekilen toplum, geçmiş 16 yılın hesabının görmeden bir beş yıllık yeni bir kredi açmaya razı olacaktır.
Bizler ise sözle değil, eylemle ilgilenmekten yanayız. Bu nedenle Vizyon Belgesi’ni bir filozofu okur gibi okuyamayız. Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’u da eğitim bilimi hocası olarak dinleyemeyiz. O artık sözü tüketmiş partide siyaset yapan bir politikacı.
Vizyon Belgesi’ni, her eylemini yeni bir vizyon olarak sunan, ancak vizyonunu değiştirmeyen, değiştirmesi de mümkün olmayan bir politikacının himayesinde gerçekleştireceğini vaad eden Ziya Selçuk, belgesine ideolojik yaklaşılmaması gerektiğini söylüyor. Böylece bizi sistemin içine çekmeye, iktidarla aynı dili konuşmaya davet ediyor. Kuşkusuz ona yanıtımız, “ideolojik olan ideolojik analize tabi tutulur” olacaktır.
Vizyon Belgesi’nin girişinde “...eğitimin, evrensel manada problem odaklı veya pragmatik değil, paradigmatik bir dönüşüme ihtiyacı olduğunu savunuyoruz” deniyor. Tayyip Erdoğan da dahil edilerek! Paradigma, sadece değerler demek değil; yöntemi, modeli, tekniği ile kendine özgü ilkeleri olan ve öncekinin yerine ikame edilen değerler demektir. Paradigma değişimi görüşü, bakış açısını, fikri, izlenen politikayı değiştirmeyi zorunlu kılar. Hele paradigmadan söz eden politikacıysa, onun sözüne değil eylemine bakılır.
Elbette paradigma değişimi kişiyi değiştirir. Ama kişi paradigmayı değiştiremez. Eğer Türkiye paradigma değişimi yaşayacaksa bunu İslamcı Erdoğan’a rağmen gerçekleştirecektir. İslamcıların temsilcisi Erdoğan’ın inanmadığı değerlere uyum sağlıyor gibi yapıp arada bir dilini değiştirmesi Türkiye’nin bir paradigma değişimine gebe olduğunun işaretidir.
Ziya Selçuk, 28 Ekim 2018 günü CNN Türk televizyonunda Hakan Çelik’in “Trafik kurallarına uyma konusunda farkındalık yaratma sizin de gündeminizde mi?” sorusuna “Eğitim sisteminin yaklaşımı ile ilgili sorun olduğunu düşünüyoruz. Bizim eğitim sistemimiz kazanım temelli değil de davranış temelli yaklaşıma dönüşürse bu tür sorunları daha içselleşmiş olarak çözebiliriz. Bilgi kazanma yerine davranış edinme önemli.” yanıtını vermiştir. Oysa, hâlâ sistem içindeki öğretmenler çok iyi bilir ki Türkiye, “öğrenci merkezli” ve “kazanım temelli” sofistik modelle Ziya Selçuk’la tanışmıştır. Selçuk, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı olarak 2003-2006 yıllarında müfredat, ders kitabı, öğretme yöntem ve tekniklerini “kazanım temelli” sisteme uydurmak için “öğretmen merkezli” ve davranışçı” ilan ettiği eski sistemi “otoriter”, “dikte edici” olmakla eleştirmiştir. Selçuk’un “öğrenci merkezli”, “yapılandırmacı” modelin “kazanım” olarak adlandırdığı soyut bilgilerden uzaklaşıp, bilginin eylem hali olan “davranışçı”lıktan; davranış temelli eğitimin aktörü olan öğretmen ve “öğretmen merkezlilik”ten söz etmesi hangi ihtiyaçtan kaynaklanırsa kaynaklansın, eğer kendisini bir “eğitim bilimi hocası” olarak görüyorsa öncelikle öğrenci ve öğretmenlerden, sonra da bu ülkeden özür dilemesini gerektirir.
2023 Vizyon Belgesi, yeni bir hükümetin programı değil, siyasi çizgisine uygun politika izleyen ve sözüne güvenilmez siyasetçilere ait. Buna rağmen Ziya Selçuk isminden ümitlenip heyecanlanan, eğitimin sorununa onda çare bulacağını uman geniş bir kesim var. Aslında tümüyle reddettiğimiz İslamcıların eğitim programını tartışmaya değer görmüyoruz. Fakat kendisini bir kez daha aldatma eğiliminde olan toplumu uyarma görevimizi yerine getirmek adına sözümüzü esirgemeyip Vizyon Belgesi’inin “İçerik” bölümündeki bazı başlıkların tekabül ettiği anlamı birkaç cümle ile izah edeceğiz: