eleştirel pedagoji

Journal of Critical Pedagogy
ISSN: 2822-4698
                                                                       

  • https://www.facebook.com/elestirelpedagojidergisi
  • https://www.twitter.com/elestirelpedagoji

ANDIMIZ...

ANDIMIZ...

İsmail Aydın
ismailaydin36@gmail.com

 


1930’lu yılların milliyetçilik anlayışına denk düşen ve o yıllardan 2013 yılına kadar süren ve yaklaşık 80 yıldan beri ilkokullarda okutulan “Andımız” AKP iktidarı tarafından kaldırılmıştı.

Bir eğitim sendikası MEB’in bu kararının iptali için Danıştay’a dava açmış, Danıştay MEB’in Andımız ile ilgili kararını iptal ederek ilkokullarda Andımızın okutulması gerektiğine hükmetmiştir.

Danıştay’ın bu kararının kamuoyuna açıklanması üzerine tartışmalar yeniden alevlendi. Toplum “okutulmalı” ve “okutulmamalı” diye iki ayrı kutba ayrıldı.
Bu yazımızda Eğitim Tarihimiz açısından “Andımız” meselesine değinmeye çalışacağız.

Ant veya yemin meselesine baktığımızda bazı meslek gruplarının veya görevlilerin ant içtiklerine tanık oluruz. Örneğin doktorlar Hipokrat yemini ederler. Yargı mensupları ve hukukçular da. Milletvekilleri gibi siyasetçiler de yemin ederler.
Öğretmenlerin mesleki bir andı yoktur. Öğretmenler sadece memuriyete başladıklarında yemin etme zorunluluğuyla karşı karşıya bırakılmışlardır. (12 Eylül darbesinden sonra öğretmenlere matbu bir yemin formu imzalatılarak dosyalarına konulmaya başlandı.)

Aliye Öğretmen Ant İçti….
Halide Edip’in (Adıvar) 1923 yılında yazdığı ünlü esri “Vurun Kahpeye” adlı kitabı milli mücadele yıllarını konu edinen bir romandır. Romanda, idealist öğretmen olan İstanbullu Aliye’nin Anadolu’da bir kasabaya gidip Milli Mücadele’ye destek vermesi ve bu esnalarda başından geçen olaylar ele alınır. Aliye öğretmen atandığı kasabaya gelirken aşağıdaki yemini eder:

“Toprağınız toprağım, eviniz evim, burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım, vallahi ve billahi”
Aliye öğretmen böyle bir yemini kendiliğinden etmiştir. Görünürlerde öğretmenliğin bir meslek grubu olarak “Andı” yoktur.

Öğretmen Marşı
Sözleri İsmail Hikmet Ertaylan’a ait olan öğretmen Marşı’nın bestesi Cevat Memduh Altar’a aittir.

Marş, öğretmen marşı olarak değil Gazi Eğitim Enstitüsü Marşı olarak yazılıp bestelenmiştir. Marşın söz yazarı GEE’nin edebiyat öğretmeni Ord.Prof.İsmail Hikmet Ertaylan, bestecisi de yine Enstitünün müzik öğretmenlerinden Cevat Memduh Altar’dır.

“Merhum Altar, bana yazdığı 12.6.1985 tarihli mektubunda bu bilgiyi doğrulayarak; “Gazi Eğitim Enstitüsü Marşı benimdir. Zannedersem 1929 ya da 1930 yılında yazılmıştır. Marş, heyecanlı bir sohbet ânında düşünüldü ve bir-iki gün içinde nasılsa meydana geliverdi.”

“Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk’e denk;
Korku bilmez soyumuz.”

Öğretmen Marşı’nın sözleri incelendiğinde 1930’lu yıllardaki milliyetçilik anlayışına uygun olarak “ırkçı” motifler içerdiği görülmektedir. Bu marşın hala “Öğretmenler Günü” diye dayatılan günlerde okunuyor olması da ayrı bir trajedidir.
Öğretmenlerin Toplu Andı Başlıyor…

Öğretmenlerin toplum karşısına bir “Ant” ile çıkmaları 20 Şubat 1963 yılındadır. Bu tarihte öğretmenler, örgütlü olarak TÖDMF (Türkiye Öğretmenler Derneği Milli Federasyonu) nun düzenlediği BÜYÜK EĞİTİM MİTİNGI’ne katılmışlardır. Miting tertip komitesi haftalarca çalışarak bir “Öğretmen Andı” metni hazırlanmış ve mitinge katılan yaklaşık 15 bin öğretmen tarafından okunmuştur. Öğretmenlerin Atatürk’e adadığı bu “Ant”ın metni şu şekildedir:

“Işık Atatürk
Yurdun en ücra köşelerine ışığı hür ve müspet düşünceyi götüreceğiz. Karanlıklarla savaşacağız.
Halkçı Atatürk
Büyük Türk Milletine mutluluğu, refahı ve huzuru çok görenlerin karşısındayız.
Ülkücü Atatürk
Türk Milletini, çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmada, adsız, gönüllü fedakâr ülkü erleriyiz.
Devrimci Atatürk
Devrimlerin ışığında beslenmiş, gerçek milliyetçi Türk öğretmenleri olarak devrimlere kalkan kara elleri kıracak, kötü dilleri koparacak güçteyiz.
Asker Atatürk
Sana saldıramayanlar, artık öğretmenlere saldırıyor. Yanlarına koymayacağız.
Önder Atatürk
Teşkilatlı Türk Öğretmen Ordusu, 100 bin Kubilay emrindeyiz, izindeyiz.
Milliyetçi Atatürk
Milli bütünlüğümüze, mutluluğumuza, kardeşliğimize kasteden her yıkıcının, her bölücünün karşısındayız.
Başöğretmen Atatürk
Eğitim hizmetlerinin gerçek sahibi Türk çocuklarının, Türk halkının vefalı dostu, biz öğretmenler seninleyiz.
Bize inan, bize güven, huzurunda and içiyoruz. Ölümsüz Atatürk !”

Burada öğretmenlerin kendilerine “Başöğretmen” seçtikleri Atatürk’e, onun ilke ve inkılâplarına bağlı kalacaklarına dair yemin ettikleri görülmektedir.
Yeminin içeriğine dair değerlendirmelerimi önümüzdeki yazılarımın birinde okurlarla paylaşmayı umuyorum.

Devrimci Eğitim Şurası Andı
Kısa adı TÖS olan Türkiye Öğretmenler Sendikası 4-8 Eylül 1968 tarihinde Türkiye eğitiminin sorunlarını tartışmak ve çözüm önerileri sunmak amacıyla bir eğitim şurası toplamıştır. Şuraya zamanın ruhuna uygun olarak Devrimci Eğitim Şurası (DEŞ) adı verilmiştir.

Şuranın son gününde Edebiyatçılar Derneği adına toplantıya katılan şair Can Yücel, Divanın bulunduğu sahneye gelerek elindeki kâğıttan kendi yazdığı ant metnini okuyacak, salondaki öğretmenler ayakta ve hep birlikte bunu tekrarlayacaklardır. Şura Dağ Başını Duman Almış (İsviçre İzci Marşıdır) Marşının coşkuyla okunmasından sonra sona erecektir.

“Türküm, doğruyum, devrimciyim,
Yasam, iç ve dış gâvuru dışarı atmak
Yurdumu tez elden kalkındırmaktır…
Ülküm, işçiye iş,
Köylüye toprak,
Bebeye süt, Yavruya ekmek ve kitap,
Gence gelecek sağlamaktır…
Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun….”

Can Yücel imzalı Şura Andı, öğrenci andına “nazire” gibidir. Adı “Devrimci” de olsa tekçidir ve diğer inançlardan olanları “Gâvur” (küfr’ün çoğulu) diye nitelendirerek aşağılamaktadır.

Öğrenci Andı
Bu andın sözleri dönemin Maarif Vekili Reşit Galip tarafından yazılmıştır. İlk kez 23 Nisan 1933 tarihinde okundu. Aynı yıl Cumhuriyet Bayramı nedeniyle okullarda okunmasına başlanmıştır. Aşağıda sunduğum belge 1938 yılına ait.
Yani Andımız’ın orijinal metni. Reşit Galip, Andımız’ın girişine şunları yazmıştır

“Türk Çocuğunun Türesi”
“Her sabah uyanınca, her akşam yatarken
derim ki;
Türküm, doğruyum, çalışkanım!
Yasam küçüklerimi sevmek, büyüklerime saygı göstermek,
yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir.
Ülküm yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun!
(Doktor Reşit Galip)

Reşit Galip Türk milliyetçisidir. Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Tezinin ideologlarından biridir. Bu Türk milliyetçisi Andımız’ın “bir dua gibi sabah ve akşam söylenmesinden yanadır.” Reşit Galip’in yazdığı bu metnin bazı yerleri zaman içinde değişti ve bir takım eklemeler yapıldı. Andımız’ın orijinal metninde yer alan ve Türkçe olan “budunumu” sözcüğünün yerine Arapça olan “milletimin” sözcüğü getirilmiştir. Yine Andımız’ın orijinalinde yer almayan “Ne Mutlu Türküm Diyene” ibaresi 1972’de, “Ey BüyükAtatürk” ibaresi ise1980 darbesiyle eklendi.
Şimdi; Andımız’ın kaldırılmasını savunan bir kişi olarak bu konudaki görüşlerimi paylaşayım.

Milli Eğitim Bakanlığı 9 Mart 1992 tarihinde “İlköğretim Kurumları Yönetmeliği” taslağını 21166 sayılı Resmi Gazetede yayınlarken EĞİT-SEN’den de görüş istemiş, şube yönetimi de benden bir rapor yazmamı istemişti. Nisan 1992’de raporumu tamamlayarak şubeye sundum ve raporda “Andımız’ın kaldırılmasını” teklif ettim. Gerekçem şuydu;

Andımız etnik çeşitliliğe karşıdır ve tekleştiricidir. Tek etnik yapıya vurgu yapmaktadır. Çocukların her sabah ve her iklim koşulunda avaz avaz bağırtılması pedagojik olarak sakıncalıdır. Bir çocuktan “varlığını bir etnik yapıya armağan etmesi”ni istemek etik değildir. Ve demişim ki; Bu kadar “doğruyum”dan bu kadar hırsızı çıkardığımıza göre, “Bu kadar “küçüklerimi sevmek”ten bu kadar çocuk tecavüzcüsü yarattığımıza göre bu kadar “Türküm” den tek bir etnitise yaratılmadığına göre amacına ulaşmayan bu andı niçin bağırta bağırta söyletiyoruz. Kaldıralım…


Yorumlar - Yorum Yaz